Teknolojinin özellikle   de cep telefonlarının hayatımızdan uzak olduğu bir dünya artık düşünemez   olduk. Cep telefonları sadece iletişim unsuru olarak   değil fotoğraf çekmek, konserleri kaydetmek, kısa film hazırlamak gibi birçok   farklı konuda da kullanılıyor. Ancak bir cep telefonunun en son modelini satın   almak için gece yarılarından sabaha kadar sıra beklemek bağımlılık mıdır yoksa   alışkanlık mı?
Telefonu “ilk ben aldım” demenin aslında bir ego savaşı   olduğunu vurgulayan Spiritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal, “Artık bireyler   toplumda karakterlerinden çok sahibi oldukları ürünlerle var olma yarışındalar.   Bu yalnızlığı kapatmanın bir yoludur” dedi. 
Telefon aracılığıyla artık   neredeyse günün her saatinde sosyal dünyada bir paylaşım yapıyoruz. Artık anı   yaşamak yerine anı paylaşmaya çalışıyoruz. Instagram, twitter, selfie   çılgınlığı, bireyleri telefonlara bağımlı hale getirdi. Gece uykusuz bir şekilde   bir telefonun son çıkan ürününü satın almak için sıraya girmek de bu   bağımlılığın son göstergelerinden. İnsanların artık akşam yemeklerinde aynı   masada birbirlerine yabancı kaldıklarının altını çizen Spiritüel Gelişim Uzmanı   Gülnur Ünal, “Eskiden insanlar sevdikleriyle yemeğe gittiğinde sohbet eder,   keyifli vakit geçirirdi. Bugünse telefonlar yüzünden sosyalleşme yerine giderek   daha fazla yalnızlaşıyoruz” dedi. 
Çevresiyle mutlu olmayan, iletişim   eksikliği olan kişilerin teknoloji bağımlılığı yaşadıklarını kaydeden Gülnur   Ünal, “Yalnızlıklarını telefonlarıyla kapattıkları gibi yanlış bir kanıya   varıyorlar. Kendilerini ifade etmek için yüzleşmek yerine mesajı kullanıyorlar.   Oysa ki bu daha büyük bir yalnızlık getiriyor. Hiçbir durum sosyal bir ortamda   karşılıklı konuşmanın yerini alamaz” ifadelerini kullandı.
Kişilerin son   çıkan ürünler için sabaha kadar sırada beklemesinin “bireyler arasındaki ego   savaşlarından kaynaklandığını” belirten Ünal şöyle devam etti: “Bu durum ‘ilk   ben aldım, ilk bende var’ demek için yapılan bir girişimdir. Bunun altında yatan   psikolojik problemse toplumda bireylerin karakterlerinden çok başka varlıkları,   eşyalarıyla ön plana çıkma ve var olma çabalarından kaynaklanmaktadır. Statünün,   taşıdıkları telefon veya teknoloji aletleriyle geldiğini sanıyorlar.”   
Teknolojiyi hayattan tamamen çıkarmanın mümkün olmadığını da hatırlatan   Gülnur Ünal, diğer tüm konularda olduğu gibi burada da önemli olanın “denge”   olduğunu kaydetti. Yaşamın her alanına denge getirmenin en doğru hareket   olduğunu söyleyen Ünal şu tavsiyelerde bulundu: “Mademki teknolojiden   vazgeçemiyoruz bu durumda denge kurmalıyız. Örneğin telefonunuzu gerekten   gerektiği durumlarda kullanın. Bir yemek için bir araya geldiyseniz telefonu   çantanıza atın ve o anın keyfini yaşayın.
Fotoğraf paylaşmayı birkaç saat   erteleyin ve ekran yerine karşınızdakinin gözlerinin içine bakarak konuşun.   Unutmayın ki bundan birkaç yıl önce böyle bir alışkanlığınız yoktu ve sonradan   edindiğiniz bu alışkanlığı bağımlılığa dönüştürmemek sizin   elinizde.”
 
Yorumlar
Yorum Gönder